ŞENOL YOROZLU

Şenol Yorozlu, 1973-78 yılları arasında, şimdi Mimar Sinan Üniversitesi olan, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin Neşet Günal atölyesinden mezun olur. Öğrenciliğinden itibaren resimlerinde kendine özgü bir dili yaratabilmiştir. Yorozlu, mezun olduğu atölyedeki figüratif resim geleneğinin aksine, soyut, lekesel, dışavurumculuğa yakın ve belirgin fırça tuşlarıyla resimler yapar. Kendisini zamanın ve tarihin bilincinde bir sanatçı olarak tanımlar. Resimlerinde kullandığı farklı malzemelerin hem sanatını zenginleştirdiğini hem de bunun çağdaş sanatın gereği olduğunu düşünür. Çünkü ona göre, kübizmle başlayan farklı malzeme arayışları, sanatı farklı bir yola sokmuş ve Dada akımıyla sanat yıkıma uğrayarak yepyeni anlatım yolları bulmuştur. Bunun bilincinde olmadan çağdaş olmak mümkün değildir. 

Yine de biçimciliğin büyüsüne kapılmaz Yorozlu, her daim içerikten yola çıkarak içeriğe uygun yeni biçimleri arar. Bu bazen geleneksel pentür (boyama) bazen de hazır nesne kullanımı ile ifadesini bulur. İşeri çoğunlukla politiktir. Politik tavrı ince bir mizah ile iç içedir, bu tavır büyük ihtimalle eski karikatüristliğinden gelir. Ona göre: “bizim gibi kibarca ‘gelişmekte olan’ ya da az gelişmiş ülkelerde dolaylı anlatım yollarından biri mizahtır”. 23 yaşında Akademiye girmeden önce uluslararası ödülleri olan tanınmış bir karikatüristtir. Bu yüzden çalışmalarını mizahla harmanlar ve işleri çoğu zaman iki disiplinin sentezidir. Örneğin 1982 yılında yaptığı “Sayın Sakıp Sabancı” deseninde şu sözler yazar: “Sabancı ailesi galaya geliyor. Son haftaların basında flaş siması S. Sabancı o gece çok neşeliydi”. Yorozlu, toplumda olup bitenlerden, haberlerden, olaylardan yola çıkarak işler üretir. Kendi ifadesiyle: “Beslenmem şöyledir; toplumu sürekli gözlerim. Yürürken, otururken, herhangi bir şeyden konu çıkartırım”.

Yorozlu, ülkesini, halkını seven bir sanatçıydı. Son yıllarını geçirdiği İzmir Özdere’de atölyesinin civarında toplaşan çocuklarla her gün konuşur, onlara sanat üzerine bir şeyler anlatır ve sorular sormasını sağlardı. Yaşamını da sanatını da inandığı eyleme adadı ve eylemlerinin amacını yine en güzel kendisi anlattı: “Bu topraklarda birilerinin ‘Bizimkiler başardı’ dememesi ve bu toprakların insanlarının güzel, aydınlık günlere ulaşma başarısını göstermesi için çaba sarf etmeliyiz”.